Mozart Galaktik Bir Sırrın Kilidini Nasıl Açtı?

Mozart Galaktik Bir Sırrın Kilidini Nasıl Açtı?


Bilimadamları, Albert Einstein’in rölativite(görelilik) kuramını çözmeye çalıştığı sırada, Wolfgang Amadeus Mozart’ın saf basitliğinden faydalandığını ortaya çıkardılar. 

Albert Einstein, görelilik kuramıyla gündeme geldiğinde, yaklaşık 14 milyar yaşındaki uzay-zaman’ın sırrına ve hayatının en önemli buluşunun sonucuna, hiç bu kadar yaklaştığını hayal bile edemezdi.

Einstein, evrenin temel yapısının, sadece bilinçli-düşünce ve mantık çerçevesinde açıklanabilmesinin imkansız olduğunun en başından beri farkındaydı. Bunun yerine sezgilerine ve "müziğin mimarisi" olarak adlandırdığı  “şey” e güveniyordu. Ne zaman çıkmaza düşse kemanını eline alır  ya da piyanosunun başına otururdu.

Einstein’in büyük oğlu Hans şöyle diyordu, “Babam, çalışmalarında, ne zaman yolun sonuna geldiğini düşünse veya zor  bir durumla karşılaşsa müziğe sığınırdı ve genellikle tüm zorlukları çözerdi.”…

Einstein, bir bilim adamının herşeyden önce bir sanatçı olması gerektiğini söylemiştir. Ve, Mozart’ın çalışmalarının kendisine farklı bir şekilde ilham verdiğini farketmiştir.

Einstein bir keresinde, “Mozart’ın müziği o kadar saftır ki, evrende sürekli var olan ve bir usta tarafından keşfedilmeyi bekleyen bir şey gibidir.” demiştir. Einstein daha sonraları Mozart’ın çalışmalarını “kainatın iç güzelliğinin yansıması..” olarak tanımlamış, ve “bütün muhteşem güzelliklerde olduğu gibi, onun müziği de saf ve basittir.” şeklinde eklemiştir.

Biyograf Walter Isaacson, Einstein’in bir arkadaşının, büyük düşünürün, gece geç saatlerde mutfakta keman çalarken  birden bire durduğuna ve “Buldumm !” diye bağırdığına şahit olduğunu söylemiştir.

O anda, uzay-zaman denilen şeyin, genişleyen ve büzülen, madde ve hareketin sebep olduğu  yerçekimi dalgalarıyla hareket eden dev bir titreşim olduğunu hissetmişti. En güçlü dalgaların bir yıldızın başka bir yıldızın yörüngesine oturmasından kaynaklandığını düşünüyordu. Ancak bu dalgalar bile yeterince büyük değildi ve ölçülebilen büyük mesafelerde küçücük kalıyordu. Bu yüzden varsayımlarında bazen şüpheye düşüyordu.

1952’de meşhur Juilliard Yaylılar orkestrası Princeton’da Albert Einstein’e özel bir konser verdiler. Uzay-zamanın derinliklerini keşfeden adam 72 yaşındaydı.

Meşhur dörtlü onu keman çalması için sahneye davet etti. Başlangıçta parmaklarındaki refleksin azalmasından dolayı reddettiyse de onları kıramadı ve sahneye çıktı. Dörtlü Einstein’e ne çalmalarını istediğini sordu, o da bir Mozart Quintet çalmak istediğini söyledi.

The New York Times gazetesinin manşetine göre, birinci kemancı Robert Mann, şöyle demiştir: “DR. Einstein bunca zaman hiç prova yapmamış olmasına rağmen ve parmakları kırılgan hale gelmiş olmasına rağmen, koordinasyonu, ses işitimi ve konsantrasyonu muhteşemdi.”

Einstein üç yıl sonra teorisi kanıtlanamadan vefat etti. Mozart’ı Einstein kadar anlayan başka bir bilimadamı da, Maryland Üniversitesinden fizikçi Joseph Weber’dir.

Weber, yerçekimi dalgalarını algılamasını umduğu bir aygıt üzerinde çalışmaktaydı.

1969 yılında Weber başardığını açıkladı. Ancak diğer bilimadamları Weber’in açıklamış olduğu şeyin aslında Einstein’ın teorisinin sadece bir tekrarı olduğuna karar verdiler. Weber 2002 yılında öldüğünde tutkuyla hala kendi çalışmalarını savunuyordu.

Diğer bilimadamları, başta fizik MIT departmanından Amerikalı fizikçi Rainer Weiss olmak üzere, kendi başlarına çalışmalara başlamışlardı,. Weiss, arkaplan dalgalanmalarının kaynağını araştıran bir çalışma yürütüyordu. Bu çalışmaları, diğer bilimadamlarını susturmuştu.

Weiss, Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü Caltech’ten iki bilimadamı olan Kip Torne ve Ronald Drever ile birlikte çalışmalarına başlamıştı.

Bu ünlü bilimadamları nasıl olduysa, hükümeti ikna ederek ve milyon dolarlar yatırım yaptırarak, yerçekimi dalgalarını gözlemlemek üzere, kısaca “LIGO” adını verdikleri iki adet “Lazer İnterferometre Kütle Çekim Dalga Gözlemevi”nden birini Lousiana’da, bir diğerini de Washington’da inşa ettirdiler.

Cihazların inşaatı 1994’te başladı ve 2001 yılına kadar sürdü.  Uzun yıllar süren bekleyiş sürecinde ekip katılımcıları arasıdaki gerginlik sebebiyle, şaka olarak su soğutucularına "prozac" sakinleştirici ilacı karıştırma fikri ortaya atılmıştı.

Bu uzun süreç içinde bilim ekibinin en gözde isimlerinden Kip Thorne’ye, Hollywood’un ünlü bilim-kurgu filmi “Yıldızlararası” filminde bilimsel danışmanlık görevi teklif edilmişti. Ronald Drever’in ise ekibin en yaratıcı elemanı olduğu söylenmekte, ve buna yaşanılan zorluklar da eklendiğinde, kendisi Mozart'a benzetilmekteydi.

Proje eninde sonunda bitecekti ve proje tamamlanmadan ekipten kimse ölmemeliydi. Ancak Drever'in demans hastalığına yakalandığı ve İskoçya'da bir hastanede yoğun bakıma alındığı söyleniyordu.

2014 yılında bir Eylül sabahı, LIGO’nun otomatik sensörleri garip bir sinyal aldığında Drever bu heyecana katılamadı.

Sadece üç gün öncesinde, bilimadamları LIGO’yu bakım için kapatmayı düşünmüşlerdi, ama sonrasında vazgeçip  çalışmaları kesintisiz bir şekilde sürdürmeye karar vermişlerdi. Eğer LIGO’yu kapatmış olsalardı 1,3 milyar yıllık bir gizemi çözmeye imkanları olmayacaktı.

Araştırmacılar sonraki dört ay boyunca gelen sinyalleri incelediler ve gelen sinyallerin bekledikleri sinyaller olduğunu anladılar. Tahminlerine göre iki kara delik birbirlerinin etrafında dönerek birleşmişler ve Einstein'in tahmin ettiğinden çok daha muazzam bir yerçekimi dalgası ortaya çıkmıştı.

Dalga, uzay-zaman dokusunda sürekli olarak ilerlemiş ve Mozart’ın bestelerine ve Einstein’in da çalışmalarına şimdiye kadar hiç olmadığı kadar yaklaşmıştı.


Dalga dünyaya ulaştığında, Einstein’in bahsetmiş olduğu gibi, kütle ve zamanın kolayca yer değiştirmesine sebep olabilecek kadar hala muazzam güçteydi. Ve LIGO’ların ses kayıtlarında Mozart’ın zaten kanıtlamış olduğu bir şeyi buldular; ve kainatı anlamak için görmekten çok duymak gerektiğini anladılar. Duyulan sesler inanılmazdı ve görünenden çok daha fazlasını anlatıyordu.

Zamanın gerçekten göreceli olduğunu, ve filmlerden bildiğimiz, zamanda yolculuğun günün birinde gerçekleşebileceğine ışık tutuyordu.

Einstein’in Mozart’tan esinlenerek keşfettiği bu şeyin, gelen bu dev dalganın, piyano klavyesinin tam ortasında bulunan bir dev “Do” notası olduğunu anlayan bilimadamları, heyecandan ölecek gibi olmuşlardı..


Yazan : Michael Daly 13.02.2016 (The Daily Beast)

Yorumlar